Yaşam

Hikâyeciliğimizin öncüsü, Yeni Dil Hareketi temsilcisi: Ömer Seyfettin

Hikâyeciliğimizin önde gelen isimlerinden biri olan Ömer Seyfettin edebiyatımıza pek çok eser kazandırmıştır. Efruz Bey bunlardan sadece bir tanesidir. Kimsesiz ve kimsesiz bir şekilde hayatını kaybeden Ömer Seyfettin’in ölümü de hayatı kadar acı oldu. Bugün yazar Ömer Seyfettin’in 103. ölüm yıl dönümü.

Yazdığı hikâyelerle edebiyatımızda derin izler bırakan Ömer Seyfettin’in değeri maalesef pek bilinmiyordu.

Ölümünden sonra Ömer Seyfettin’in cansız bedenini kadavra olarak kullanmak istediler. Çünkü hastanede onu kimse tanımıyordu.

İçine gömüldüğü yalnızlık onu insanlardan tamamen uzaklaştırmıştı. Yetim sanılmak kadavra olmaya yetiyordu.

Tıp öğrencileri ünlü yazarın cesedinin etrafında toplandı. Fotoğraf çekildikten kısa bir süre sonra bir hastane görevlisi gelip cesedin kafasını kesti. Kütüphaneci fotoğrafı çekti.

Ömer Seyfettin 11 Mart 1884’te Balıkesir’in Gönen ilçesinde Fatma Hanım ile Yüzbaşı Ömer Şevki Bey’in ikisi küçük yaşta ölen dört çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Kendi başına sessiz bir çocuktu.

Annesi Ankaralı Topçu Kaymakamı Mehmet Bey’in kızı; babasının soyu Kafkas Türklerine dayanıyordu. Aile aslen İstanbulluydu; Ömer Şevki Bey’in görevi nedeniyle Gönen’de bulunuyorlardı. Yıllar sonra yazacağı hikâyelerde çocukluğunu geçirdiği bu topraklar bolca yer alacaktır.

öğretim süreleri

Ömer, mezuniyetinin ardından merkezi Selanik’te bulunan 3. Ordu’nun İzmir Redif Tümeni’ne bağlı Kuşadası Redif Taburu’na “Piyade Sancağı” rütbesiyle atandı.

1906 yılında İzmir Jandarma Okulu’nda öğretmen olarak bulundu. İzmir, Ömer’in gönlünü ferah tutan insanlarla buluştuğu şehirdi. Burada fikir ve edebiyat faaliyetlerinde bulunan güzel gençlerle tanışma fırsatı buldu. Öte yandan gramerini geliştirmeye yönelik faaliyetlerde bulundu. Öğrenmeyi bırakmadı. Fransızca bilgisini artırması için Baha Tevfik tarafından teşvik edildi. Milli Edebiyat konusunda danıştığı isim Necip Türkçü’ydü.

yeni dil hareketi

Ömer, 1909’da Selanik Üçüncü Ordusu’nda görevlendirildi. Manastır, Prilep, Köprülü, Cumay-ı Bala kasaba ve köylerinde görev yaptı. Bugünkü Bulgar kasabasında bulunan Razlık kasabasına bağlı Yakorit köyünde bölük komutanı olarak bulundu.

Bu görev sırasında edindiği izlenimleri ve Balkan paralı askerlerinin Türk düşmanlığını işledikleri “Bomba, Beyaz Lale, Bir Garip Zulüm” adını verdiği öyküleri kaleme aldı. Bu mecrada İstanbul ve Selanik’te çeşitli dergilerde takma adlarla yazılarını yayımladı.

Ali Canip’e yazdığı ünlü mektubunu Yakorit’te bu sıralarda yayımladı. Dil konusundaki görüşlerini özetleyen bu mektup, “Yeni Dil” hareketinin başlamasına vesile olacaktır.

başsız ceset

Ertesi gün fotoğraf gazetelerde yayınlandı ve Ömer Seyfettin’i tanıyanlar hastaneye akın etti. Başsız cesedi almak istediler; ama artık her şey için çok geçti.

Ölümüne öfkelenen bir kalabalığın huzurunda cenaze namazı kılındı ​​ve Kuşdili’de toprağa verildi. Ama yine de dinlenemeyecekti.

Mezarı, yolun mezarının bulunduğu Mahmud Baba Mezarlığı’nın üzerinden geçeceği gerekçesiyle 23 Ağustos 1939’da Zincirlikuyu Mezarlığı’na taşınmıştır.

Yalnızlık…

Ölümünden 103 yıl sonra kemikleri Asya’dan Avrupa’ya geçti. Yalnızlığa terk ettiği göçebe ruhu, belki de gezmeye doyamamıştır, kimbilir…

Geride bıraktığı onca eser ve hikâyelerinin gölgesinde yaşadığı yalnızlık ile Ömer Seyfettin bu dünyadan göçüp gitti…

Kitap sayfası için iletişim:

[email protected]

derikajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu